Sadece Bir Gün Değil, Bir Yönelim
Her yıl 21 Eylül’de kutlanan Dünya Barış Günü, Birleşmiş Milletler tarafından 1981 yılında ilan edildi. Bu özel gün sadece çatışmasız bir güne işaret etmekle kalmaz; insanlık için ortak yaşamın asgari koşullarını hatırlatmak, düşünmek ve bu koşulları kurumsallaştırmak için kolektif bir çağrıdır. Barış artık sadece savaşın olmaması anlamına gelmiyor; adaletin, eşitliğin, güvenliğin ve sürdürülebilirliğin sistemli şekilde kurulduğu bir yaşam düzeni anlamına geliyor.
Bugünün dünyasında barış, kendiliğinden ortaya çıkan bir durum değil, kararlılıkla tasarlanması ve inşa edilmesi gereken bir gerçekliktir. Küresel ölçekte yaşanan krizler; savaşlar, iklim acil durumu, kaynak eşitsizlikleri, zorunlu göçler ve toplumsal kutuplaşma gibi birbirine bağlı sorunlar zinciri, bize gösteriyor ki barış artık yalnızca diplomatik bir mesele değil, aynı zamanda etik, ekonomik, çevresel ve kurumsal bir meseledir.
Barışı yalnızca korunacak bir kazanım olarak değil, inşa edilmesi gereken bir sistemler bütünü olarak görmek, yeni nesil barış yaklaşımının temelidir. Bu çerçevede, Dünya Barış Günü, pasif bir hatırlatmanın ötesinde, aktif bir yönelimi, bir kalkınma modelini ve bir toplumsal zihniyet dönüşümünü işaret eder.
Savaşın Maliyeti: Görünenden Fazlası
Barışın değerini anlamanın en çarpıcı yolu, savaşın maliyetini görünür kılmaktır. Çünkü savaşlar yalnızca toprağın, sınırların ya da egemenliklerin çatışması değildir; aynı zamanda toplumların belleğinde, kaynaklarında ve gelecek hayallerinde açılan derin yaralardır. Üstelik bu yaraların büyük bölümü, istatistiklerde dahi yer bulamaz.
Ekonomik Maliyetler
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) verilerine göre, 2024 yılında dünya genelindeki askeri harcamalar 2,4 trilyon doları aştı. Bu, dünya toplam GSYİH’sinin yaklaşık %2,4’üne denk geliyor. Sadece bir yıllık askeri harcama ile tüm dünyaya temel sağlık hizmeti, eğitim ve temiz su sağlanabilecek projeler finanse edilebilir. Oysa savaşlara ayrılan bütçeler, kalkınma ve eşitlik yerine güvensizlik ve yıkım üretmeye devam ediyor.
İnsani ve Sosyal Maliyetler
Savaşlarda ölen her sivil, bir toplumun hafızasında silinmesi zor travmalara neden olur. Modern savaşların %90’ından fazlası artık şehirlerde, sivil alanlarda gerçekleşiyor. Göç, travma, kuşaklar arası fakirleşme ve eğitimden kopma, savaşın uzun vadeli sosyal maliyetlerinden sadece bazılarıdır. Örneğin, Suriye iç savaşı sonrası yaklaşık 13 milyon insan yerinden edildi; bunların yarısından fazlası çocuk.
Çevresel Yıkım
Savaşlar, sadece insanlara değil doğaya da zarar verir. Ormanların yok edilmesi, su kaynaklarının kirletilmesi, tarım arazilerinin bombalanması ve altyapıların çökmesi, ekosistemleri felç eder. Savaş sonrası yeniden yapılanma süreçleri ise yüksek karbon ayak izi oluşturur ve sürdürülebilirlik hedeflerini geri plana iter.
Görünmeyen Bedeller
Silahlı çatışmaların yarattığı güven kaybı, kutuplaşma ve şiddetin meşrulaşması gibi etkiler, toplumlarda yıllarca sürecek yapısal sorunlara zemin hazırlar. Barışın yokluğunda sadece insanlar değil, kurumlar, normlar ve güvenin kendisi de çöker.
Sürdürülebilir Barış: Sadece Silahların Susması Değil
Barış, sadece silahların susması değildir. Barış, herkesin güvenli, adil, eşitlikçi ve onurlu bir yaşam sürebildiği bir toplumsal düzendir. Günümüzde kalıcı barış ancak çok katmanlı bir çaba ile mümkün olabilir: Diplomasi, kalkınma, adalet ve katılım bir bütün olarak ele alınmalıdır.
Barışa Giden Yol: Diplomasi ve Diğer Sesler
Geleneksel diplomasinin yanında, çok taraflı görüşmeler, sivil toplumun aktif katılımı ve toplum temelli inisiyatifler barışın anahtarıdır. Birleşmiş Milletler, barış inşasını sadece müzakerelerle değil, aynı zamanda kapsayıcı yönetişim, adalet sistemlerinin güçlendirilmesi ve kadınların sürece katılımı ile tanımlar. Özellikle kadınların barış süreçlerine katılımı, çatışma sonrası barışın %35 oranında daha kalıcı olmasını sağlamaktadır (Kaynak: UN Women, 2020).
Sosyal Adalet ve Eşitsizliklerle Mücadele
Yoksulluk, ayrımcılık, dışlanma ve fırsat eşitsizliği; toplumsal çatışmaların en derin kaynaklarıdır. Bu nedenle barışa yatırım yapmak, aynı zamanda sosyal adalete yatırım yapmak anlamına gelir. BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SKA) büyük bir kısmı doğrudan barışın altyapısını güçlendirmeye yöneliktir: Nitelikli eğitim (SKA 4), eşitsizliklerin azaltılması (SKA 10), güçlü kurumlar (SKA 16)…
İklim Krizi ve Çatışma Riski
Barış yalnızca insanlar arasında değil, doğayla olan ilişkimizde de yeniden kurulmalıdır. Artan kuraklık, gıda güvensizliği ve göç gibi çevresel baskılar, özellikle kırılgan bölgelerde çatışma riskini artırmaktadır. Sürdürülebilir barışın ön koşullarından biri, iklim krizine karşı dirençli politikaların geliştirilmesidir.
Ekonomik Kapsayıcılık ve Gençlik
Barış süreçlerinde gençlerin katılımı çoğu zaman göz ardı edilir. Oysa gençler barışa dair yenilikçi yaklaşımlar geliştirebilecek enerjiye ve dijital ağlara sahiptir. Aynı şekilde, sadece çatışmanın taraflarını değil; toplumun dışlanan tüm kesimlerini içine alan kapsayıcı ekonomik modeller de barış için temel taşıdır.
Tarihsel Deneyimler Işığında Barışın Kırılganlığı ve Gücü
Tarih, barışın sadece bir “ideal” olmadığını, aynı zamanda stratejik bir toplumsal inşa süreci olduğunu defalarca göstermiştir. Ancak bu süreç, ihmal edildiğinde veya kötü yönetildiğinde kolayca tersine dönebilir. İşte bazı çarpıcı örnekler:
Almanya: Barışın Yetersiz Temelleri, Savaşın Tetikleyicisi
1.Dünya Savaşı sonrasında imzalanan Versay Antlaşması, yenilen Almanya’yı ağır ekonomik yaptırımlarla karşı karşıya bıraktı. Bu yaklaşım, kısa vadede bir “barış” getirse de uzun vadede ülkeyi yeniden çatışmaya sürükledi. Bu, adil ve kapsayıcı olmayan “barışın” sürdürülebilir olmadığını gösteren tarihsel bir ders niteliğindedir.
Güney Afrika: Gerçeklerle Yüzleşmeden Barış Olmaz
Apartheid rejiminin sona ermesinin ardından Güney Afrika, barışı yalnızca “rejim değişikliği” ile değil, aynı zamanda Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu gibi mekanizmalarla inşa etti. Bu süreç, toplumun geçmişle hesaplaşmasını ve mağdurların sesiyle iyileşmesini sağladı. Barışın yüzeysel değil, derinlemesine bir adaletle kurulabileceğinin örneğidir.
Ruanda: Soykırımdan Toplumsal Onarıma
1994’teki Ruanda Soykırımı sonrası ülke, sadece uluslararası müdahale değil, kendi iç dinamikleriyle de barışı yeniden inşa etti. Gacaca mahkemeleri ve toplumsal yeniden entegrasyon projeleri, adaletle birlikte toplumun birlikte yaşam kapasitesini onarmayı amaçladı. Barışın, travma sonrası toplumsal hafızayı da onararak sağlanabileceğini gösterdi.
Kuzey İrlanda: Müzakere ile Sürdürülebilir Barış
1998’de imzalanan Good Friday Anlaşması, uzun yıllar süren dini ve siyasi çatışmaları sonlandırdı. Anlaşma, çok aktörlü müzakerelerle, karşılıklı güven inşasıyla ve tarafsız denetim mekanizmalarıyla yürütüldü. Bu süreç, tahkim edilmiş diyalog yollarının kalıcı barış için önemini ortaya koydu.
Barışı Öğrenmek: Eğitim ve Zihniyet Dönüşümünün Gücü
Barışın sürdürülebilirliği, sadece diplomatik metinlere ve uluslararası anlaşmalara bağlı değildir. Gerçek ve kalıcı bir barış ancak bireylerin, toplumların ve kurumların değer dünyasında yer edindiğinde mümkündür. Bu nedenle barış, öğrenilmesi ve içselleştirilmesi gereken bir yaşam pratiğidir. Eğitim sistemleri, barışın yalnızca tarih kitaplarında değil, günlük hayatın temel ilkesi olarak yer almasını sağlamalıdır.
Barış Eğitimi Neden Gereklidir?
Barış eğitimi; çatışma çözümü, empati, hoşgörü, insan hakları, kültürlerarası anlayış ve aktif vatandaşlık gibi çok katmanlı becerileri kapsar. Bugünün karmaşık dünyasında, yalnızca akademik başarıya değil; duygusal dayanıklılık, etik muhakeme ve sosyal sorumluluk gibi alanlara da ihtiyaç vardır. Barış eğitimi, bireyin yalnızca “bilgili” değil aynı zamanda “sorumlu” bir dünya yurttaşı olmasını amaçlar.
UNESCO ve UNICEF’in Yaklaşımları
UNESCO, barışı eğitimin temel amacı olarak tanımlar ve “savaşlar insanların zihinlerinde başlıyorsa, barış da orada inşa edilmelidir” ilkesini benimser. UNICEF ise barış eğitimini, çocukların hak temelli, kapsayıcı ve güvenli bir ortamda yetişmesini sağlayacak bir temel olarak görür. Bu çabalar, sadece okul çağındaki bireyler için değil; öğretmenlerden karar alıcılara kadar geniş bir kapsayıcı yaklaşımı zorunlu kılar.
Türkiye ve Dünya’da Barış Odaklı Eğitim Uygulamaları
- Ruanda’da Soykırım sonrası dönemde barış eğitimi, kolektif hafızayı onarmanın ve yeni kuşaklarda travmayı dönüştürmenin önemli bir aracı olmuştur.
- Kolombiya’da barış okulları, iç savaş sonrası süreçte toplumun yeniden inşası için kullanılmıştır.
- Türkiye’de çeşitli STK’lar, mülteci çocuklar, dezavantajlı gruplar ve gençler için hak temelli eğitim programları geliştirmektedir. Ancak bu uygulamalar henüz sistematik bir devlet politikası haline gelmemiştir.
Zihniyet Dönüşümü: Öğrenmeyi Davranışa Dönüştürmek
Barış eğitiminin başarısı, yalnızca bilgiyi aktarmakta değil, değerleri davranışa dönüştürmedeki etkisinde yatar. Bu nedenle yalnızca müfredata birkaç kavram eklemek değil; okullarda karar alma süreçlerinden disiplin anlayışına kadar barışı yaşatan bir sistem kurulmalıdır.
Barışa Dirençli Kuşaklar
Sürdürülebilir barış, dirençli toplumlar ve dirençli bireylerle mümkündür. Eğitim, bireyin yalnızca haklarını öğrenmesini değil; aynı zamanda farklılıklara rağmen birlikte yaşayabilme kapasitesini artırmalıdır. Çünkü barış, sadece çatışmadan kaçınmak değil, farklılıklarla birlikte var olabilme sanatı ve niyetidir.
Dijital Barış: Yeni Medya Çağında Barışın Tehditleri ve Fırsatları
21.yüzyılın barışı, yalnızca sınırların korunması ya da silahların susturulmasıyla tanımlanamaz. Bilgi çağında barış, aynı zamanda ekranların, platformların ve algoritmaların şekillendirdiği bir toplumsal düzeni de kapsar. Dijitalleşme, bir yandan sınır ötesi diyalog ve toplumsal hareketler için yeni fırsatlar yaratırken; diğer yandan kutuplaşma, dezenformasyon, nefret söylemi ve dijital şiddet gibi yeni çatışma biçimlerinin de zeminini hazırlamaktadır.
Sosyal Medya ve Kutuplaşma
Sosyal medya platformları, toplumsal farkındalığı artırma ve sivil mobilizasyonu destekleme potansiyeline sahiptir. Ancak aynı zamanda yankı odaları (echo chambers) ve algoritmik kutuplaşma gibi yapısal sorunlar, bireylerin yalnızca kendi görüşleriyle uyumlu içeriklerle karşılaşmasına neden olur. Bu durum, farklı fikirlere karşı tahammülsüzlük geliştirir ve toplumsal kutuplaşmayı artırır. Barışın dijital alandaki sürdürülebilirliği için sosyal medya okuryazarlığı ve etik dijital davranış eğitimleri kritik önemdedir.
Dezenformasyon: Dijital Çağın Görünmeyen Savaşları
Yanlış bilgi ve manipülatif içerikler, dijital çağın en sinsi tehditlerinden biridir. Özellikle kriz dönemlerinde yayılan dezenformasyonlar; toplumda korku, öfke ve güvensizlik yaratır. 2020’de BM Genel Sekreteri António Guterres, pandemi sırasında yayılan yanlış bilgilerle mücadele etmek üzere “Verified” adlı küresel bir girişim başlattı. Bu tür dijital sorumluluk girişimleri, barış inşasında yeni araçlara olan ihtiyacı vurgular.
Dijital Vatandaşlık ve Dijital Adalet
Barışı dijital dünyada kurmak için yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda etik ve hukuki altyapılara da ihtiyaç vardır. Dijital vatandaşlık kavramı, bireylerin dijital ortamda haklarını bilmesi, sorumlu davranması ve toplumsal katkı sağlamasını içerir. Örneğin, çevrimiçi taciz ve nefret söylemiyle mücadele, ifade özgürlüğü ile kişisel güvenlik arasındaki dengeyi gözeten bütünsel bir yaklaşımla ele alınmalıdır.
Teknolojiyle Barışı Güçlendirmek Mümkün mü?
Kesinlikle evet. Barış teknolojileri (peace tech), özellikle kriz bölgelerinde çatışma önleme ve uzlaşma süreçlerinde kullanılabilecek dijital araçlar sunar. Örneğin:
- Mobil arabuluculuk platformları, yerel halkla kolay iletişim kurulmasına imkân tanır.
- Yapay zekâ tabanlı erken uyarı sistemleri, olası çatışmaları öngörerek önleyici diplomasiye zemin oluşturur.
- Veri analiz araçları, barış süreçlerinde kadın ve gençlerin katılım oranlarını ölçmek için kullanılabilir.
Dijital Adalet Erişimi ve Kapsayıcılık
Dijital teknolojilere erişimdeki eşitsizlikler, barışın dijital boyutunu sekteye uğratabilir. Kırsal bölgelerde internet altyapısının olmaması, yaşlılar ve engelliler gibi grupların dijital dışlanması; barışın yalnızca belirli kesimler için erişilebilir olmasına yol açar. Dijital kapsayıcılık politikaları, barışa giden yolda en az silahsızlanma kadar önemlidir.
Kültür, Sanat ve Barış: Ortak Hafızayı İyileştirmek
Barış yalnızca siyasi ya da diplomatik bir süreç değil; aynı zamanda kültürel, sembolik ve duygusal bir inşa sürecidir. Toplumların yaşadığı travmalar, ayrışmalar ve çatışmalar, yalnızca müzakere masalarında değil, aynı zamanda sahnelerde, galerilerde, sokaklarda ve hafızalarda da onarılır. Kültür ve sanat, bu bağlamda yalnızca “yansıtıcı” değil, aynı zamanda “iyileştirici” bir rol üstlenir.
Sanatın Onarıcı Gücü
Sanat, insanın travmalarını estetikle yüzleştirerek anlamlandırma gücüne sahiptir. Bosna-Hersek’te savaş sonrası kurulan Savaş ve Çocukluk Müzesi, sadece kurbanların acılarını belgelememiş, aynı zamanda uluslararası kamuoyunda empatiyi tetikleyen bir kolektif hafıza alanı oluşturmuştur. Benzer şekilde, Almanya’da Holokost Anıtı, geçmişle yüzleşme ve toplumun etik sorumluluğunu hatırlatma işlevi görür.
Sanat yoluyla gerçekleştirilen bu yüzleşmeler, yalnızca geçmişi anlamakla kalmaz, aynı zamanda gelecekteki barışın sınırlarını genişletir.
Kültürel Diplomasi ve Ortak Diller
Kültürel değişim programları, müzik festivalleri, ortak edebiyat projeleri ve sanatçı değişim programları, farklı toplumlar arasında karşılıklı anlayışı artırmanın güçlü yollarındandır. Özellikle düşmanlık yaşamış halklar arasında kültürel bağların yeniden örülmesi, siyasi çözümlerin ötesine geçerek toplumsal uzlaşıyı kalıcı kılar.
Örneğin, Ermenistan-Türkiye Sinema Platformu, iki toplum arasında uzun süredir süren politik gerilime rağmen, bireylerin hikâyeler aracılığıyla birbirlerini dinlemelerine imkân tanımıştır. Bu tür platformlar, barışın ön koşulu olan empatiyi inşa eder.
Kültür Politikaları ve Yerel Hafıza
Barışın kurumsallaşması için yerel yönetimlerin ve kamu politikalarının kültürel hafızayı sahiplenmesi gerekir. Anı mekanları, yerel tarih müzeleri, kaybolan kültürel pratiklerin belgelenmesi gibi faaliyetler, barışın sadece “bugün” değil, “yarın” için de sürdürülebilir olmasını sağlar.
Türkiye’de Diyarbakır’da hayata geçirilen Kültürel Miras ve Barış Çalışmaları, yerel halkın kendi hikâyesini yeniden sahiplenmesini sağlayarak toplumsal onarımın önünü açmıştır.
Barış Kültürü: Bir Yaşam Biçimi
UNESCO’nun tanımına göre barış kültürü, bireyler ve toplumlar arasında hoşgörü, diyalog ve iş birliği gibi değerlerin günlük yaşamda yaygınlaşmasıyla kurulur. Bu da barışı yalnızca bir “hedef” değil, bir “yaşam biçimi” olarak anlamamızı sağlar.
Eğitimden sanata, medyadan şehir planlamasına kadar her alanda bu kültürün yerleştirilmesi gerekir. Barış eğitimi, sadece okullarda değil, toplumsal hayatın her alanında uygulanmalıdır.
Barışın Altyapısı: Güçlü Kurumlar ve Hukukun Üstünlüğü
Barışın sürdürülebilirliği sadece niyet beyanlarına veya geçici ateşkes anlaşmalarına bağlı değildir. Kalıcı barış, ancak sağlam temeller üzerine inşa edildiğinde mümkün olur. Bu temellerin başında da güçlü demokratik kurumlar, bağımsız yargı sistemi ve kapsayıcı yönetişim gelir.
Kurumsal Güvence: Barışın Taşıyıcı Kolonları
Barışın yalnızca diplomatik masalarda değil, günlük yaşamın içinde de karşılık bulması için hukuk devleti ilkesi yaşatılmalıdır. Yargının bağımsızlığı, ifade özgürlüğü, güçler ayrılığı ve şeffaf hesap verebilirlik gibi temel ilkeler, toplumun adalete olan güvenini tesis eder. Bu da potansiyel çatışmaların önüne geçer ve toplumsal meşruiyet sağlar.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), barış ve kalkınma ilişkisinde en kritik faktörlerden biri olarak “adil ve kapsayıcı kurumlar”ı tanımlar. Özellikle SKA 16 (Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar), bu yapısal barış vizyonunun çerçevesini çizer.
Hukukun Üstünlüğü ve Erişilebilir Adalet
Toplumların barış içinde yaşaması, sadece yasa koyucuların değil, her bireyin hak arama yollarına ulaşabilmesine bağlıdır. Bu nedenle adalete erişim, barışın en güçlü sigortalarından biridir.
Yargı mekanizmalarının hem etkin hem de erişilebilir olması, ayrımcılığı ve eşitsizlikleri önlemeye yardımcı olur. Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları (ADR), bu bağlamda sistemin yükünü azaltmakla kalmaz; daha barışçıl, katılımcı ve onarıcı bir adalet anlayışını destekler.
Toplumsal Güvenin Temeli: Katılım ve Şeffaflık
Barışçıl toplumlar, yalnızca tepeden aşağıya inşa edilmez. Yurttaşların karar alma süreçlerine aktif katılımı ve denetim hakkı, demokratik barışın en güçlü dayanaklarıdır. Toplumun tüm kesimlerinin – kadınların, gençlerin, azınlıkların, göçmenlerin – sürece dâhil edilmesi, barışın kapsayıcılığını artırır.
Şeffaflık, yalnızca yolsuzlukla mücadele için değil; aynı zamanda güven inşası için gereklidir. Kurumlar, yalnızca adil oldukları kadar değil, adil olduklarını gösterdikleri ölçüde meşrudur.
Af, Hakikat ve Uzlaşma Mekanizmaları
Özellikle çatışma sonrası toplumlarda, geçmişle yüzleşmek barışın olmazsa olmaz koşuludur. Hakikat komisyonları, uzlaşma süreçleri ve toplumsal onarım mekanizmaları, adaletin yeniden kurulmasına katkı sağlar. Bu tür mekanizmalar hem mağdurların sesini duyurur hem de toplumsal hafızayı yeniden inşa eder.
Güney Afrika’daki “Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu” ya da Kolombiya’daki barış süreci kapsamında yürütülen “Geçiş Dönemi Adaleti” uygulamaları, barışın hukuki ve kurumsal boyutunun ne kadar belirleyici olduğunu gözler önüne serer.
Barışı İnşa Etmenin Sessiz Mimarları: ADRİstanbul’un Yolculuğu
Barış; yalnızca silahların bırakılması, anlaşmaların imzalanması veya sınırların yeniden çizilmesiyle değil, insanların bir arada yaşayabilme iradesiyle başlar. ADRİstanbul tam da bu iradenin çağdaş bir ifadesidir. Bizler, uyuşmazlıkların yıkıcı sonuçlar üretmeden, hak temelli, adil ve kapsayıcı biçimde çözülmesini mümkün kılmak için varız.
ADRİstanbul olarak, yalnızca arabuluculuk, tahkim, müzakere gibi yöntemlerle çözüme katkı sunmuyoruz; aynı zamanda toplumların ve kurumların barış kültürünü içselleştirmesi için de çalışıyoruz. Çünkü biliyoruz ki barış, masa başında kurulan bir denklem değil, gündelik hayatın her katmanında inşa edilmesi gereken bir kültürdür.
Yerel bir uyuşmazlıktan küresel bir iklim krizine kadar her çatışma; doğru yöntemlerle yönetildiğinde dönüşebilir, dönüştürülebilir. İşte biz, tam bu noktada devreye giriyoruz: Kesişen çıkarları, karşıt görüşleri, kırılgan güven ilişkilerini barışçı bir zemine taşıyan sürdürülebilir diyalog sistemleri kuruyoruz.
21 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle şunu bir kez daha hatırlatmak isteriz:
Barış, bir lüks değil; insan onurunun, kalkınmanın ve sürdürülebilirliğin ön koşuludur.
Ve bu barışı mümkün kılmak için çalışan, çözüm üretmeye adanmış her yapı, bu mücadelenin bir neferidir.
ADRİstanbul olarak, sadece çatışmaları çözen değil, barışı inşa eden bir gelecek için çalışmaya devam edeceğiz.
Kaynakça
Birleşmiş Milletler (UN) – International Day of Peace.
https://www.un.org/en/observances/international-day-peace
SIPRI (Stockholm International Peace Research Institute) – World Military Expenditure 2024.
https://www.sipri.org/databases/milex
UN Women – Women’s participation in peace processes.
https://www.unwomen.org/en/what-we-do/peace-and-security/facts-and-figures
UNDP (United Nations Development Programme) – Sustainable Development Goals (SDGs).
https://sdgs.un.org/goals
The World Bank – Forced Displacement: Global Trends and Data.
https://www.worldbank.org/en/topic/fragilityconflictviolence/brief/forced-displacement
Global Peace Index 2024 – Institute for Economics and Peace (IEP).
IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change) – Sixth Assessment Report.
https://www.ipcc.ch/report/ar6/syr/
Truth and Reconciliation Commission of South Africa Reports.
https://www.justice.gov.za/trc/
Ruanda Gacaca Courts – United Nations and ICTR (International Criminal Tribunal for Rwanda).
https://unictr.irmct.org/
Good Friday Agreement – Northern Ireland Peace Process Documentation.
https://www.gov.uk/government/publications/the-belfast-agreement
OECD – Conflict, Fragility and Resilience Reports.
https://www.oecd.org/dac/conflict-fragility-resilience/
ADRİstanbul İçerikleri – Onaylı belgeler, arabuluculuk ve müzakere konularına dair kurumsal bilgi seti (2024).
Bu Yazı Hangi Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına Hizmet Ediyor?
Birleşmiş Milletler Genel Sekreterleri’nin barış üzerine sözleri
Barış Üzerine Sözleri görüntülemek için tıklayınız
Birleşmiş Milletler Genel Sekreterleri
António Guterres (2017–günümüz) Barış, yalnızca savaşın olmaması değildir; eşitlik, adalet ve sürdürülebilir kalkınmadır. İnsanlık ortak bir geleceği paylaşmaktadır. Birbirimize düşman olarak değil, ortak olarak bakarsak barış mümkün olur. Silahlanmaya değil, insana yatırım yapalım. Çünkü barışa yapılan yatırım, geleceğe yapılan en kârlı yatırımdır.
Ban Ki-moon (2007–2016) Barış olmadan kalkınma olmaz, kalkınma olmadan barış olmaz. Kadınların ve gençlerin güçlendirilmesi barış için stratejik bir zorunluluktur. Barış, herkesin görevidir. Sessiz kalmak, adaletsizliğe ortak olmaktır.
Kofi Annan (1997–2006) Barış ve insan hakları birbirinden ayrılamaz. İnsan hakları çiğneniyorsa, barış da tehdit altındadır. Barış için cesaret gerekir; çünkü adaletsizliğe karşı durmak çoğu zaman en zor olandır. Savaşları devletler başlatır ama bedelini halk öder. Bu yüzden gerçek barış halkların katılımıyla mümkündür.
Boutros Boutros-Ghali (1992–1996) Barış, sadece silahların susması değil; adaletin, kalkınmanın ve güvenin yerleşmesidir. Önleyici diplomasi, kalıcı barış için en ucuz ve en etkili yöntemdir. Uluslararası toplum, barış için sorumluluk almazsa hiçbir millet tek başına güvenlik sağlayamaz.
Javier Pérez de Cuéllar (1982–1991) Barış, insanlığın ortak mirasıdır; onu korumak her kuşağın görevidir. Barışa ulaşmak için tarafsızlık ve diyalogdan başka bir yol yoktur. Diplomasi, barışın sessiz mimarisidir.
Kurt Waldheim (1972–1981) Uluslararası barış, küçük adımlarla da olsa sürekli olarak inşa edilmelidir. Birleşmiş Milletler’in varoluş nedeni, savaşları önlemek ve barışı sürdürmektir.
U Thant (1961–1971) Gerçek güvenlik, nükleer silahların gölgesinde değil, karşılıklı güven ve diyalogla sağlanır. Barış, sadece devletlerin işi değil; her bireyin sorumluluğudur.
Dag Hammarskjöld (1953–1961) Barış, insanların kalplerinde başlar. Ulusların barışı da bireylerin barışıyla mümkündür. Barışı korumak, yalnızca cesaret değil, bilgelik de gerektirir.
Trygve Lie (1946–1952) – BM’nin ilk Genel Sekreteri Birleşmiş Milletler’in en büyük görevi, savaşı önlemek ve barışı gelecek nesillere miras bırakmaktır.
Barış ile ilgili sözler
Barış bir gülümsemeyle başlar. – Rahibe Teresa
Göze göz, bütün dünyayı kör eder. – Mahatma Gandhi
Tüm insanların barış içinde yaşadığını hayal et. – John Lennon
Barış zorla korunamaz; sadece anlayışla sağlanabilir. – Albert Einstein
Eğer barış istiyorsanız, dostlarınızla değil, düşmanlarınızla konuşun. – Desmond Tutu
Barış, çatışmaların yokluğu değildir; farklılıklar her zaman olacaktır. Barış, bu farklılıkları barışçıl yollarla çözmektir. – Dalai Lama
Gerçek barış, yalnızca gerginliğin yokluğu değil; adaletin varlığıdır. – Martin Luther King Jr.
Barış sadece görünür çatışmanın olmaması değildir. Kalıcı barış, ancak her bireyin hak ve onuruna dayalı adil bir barışla mümkündür. – Barack Obama
Hiçbir şey savaşı barış kadar yıpratamaz. – Martin Luther
Barış, insanlığın en büyük silahıdır. – Nelson Mandela
Barış içinde yaşamak istiyorsak, birbirimizi anlamak zorundayız. – Eleanor Roosevelt
Barış, özgürlüğün en güzel biçimidir. – Marcus Tullius Cicero
Barışı korumanın yolu, onu öğretmekten geçer. – Maria Montessori
Barış, insanlığın geleceğini kazanmak için tek şanstır. – Kofi Annan
Gerçek barış, yüreklerde başlar. – Jawaharlal Nehru
Barış, insan aklının bir zaferidir. – Victor Hugo
Barışı istiyorsan, adalet için çalış. – Papa VI. Paul
İçimizde barış olmadan, dışarıda barış olamaz. – Buda
Barış için en büyük tehdit, adaletsizliktir. – Benjamin Franklin
Barış bir düş değil, birlikte inşa edilecek bir yolculuktur. – Ban Ki-moon
Barış, insanlığın en büyük umududur. – John F. Kennedy
Barışa ulaşmanın yolu, konuşmayı öğrenmektir. – Desmond Tutu
Barış bir armağan değil, sürekli çaba gerektiren bir görevdir. – Dalai Lama
Barış, insan ruhunun özgürlüğüdür. – Platon
Barışı korumak için, birbirimizi sevmeyi öğrenmeliyiz. – Martin Luther King Jr.
Barış, farklılıkların uyumudur. – Mahatma Gandhi
Barışın sesi, silahların sesinden daha güçlü olmalı. – Jimmy Carter
Barış, insanın doğaya ve birbirine saygısıdır. – Jane Goodall
Barış, nefretin değil, sevginin ürünüdür. – Leo Tolstoy
Barış, her insanın hakkıdır. – Nelson Mandela
Gerçek barış, yalnızca savaşın olmaması değil, adaletin varlığıdır. – Albert Einstein
Barış, cesur insanların yoludur. – Barack Obama
Barış olmadan ilerleme olmaz. – Kofi Annan
Barış, bütün insanlığın ortak dilidir. – Ban Ki-moon
Barış, farklılıkların kabulüyle başlar. – Eleanor Roosevelt
Barış, savaşmaktan daha zordur ama daha değerlidir. – George Marshall
Barış için en güçlü silah, eğitimdir. – Malala Yousafzai
Barış, bir ulusun gerçek gücüdür. – Jawaharlal Nehru
Barışın yolu doğruluktan geçer. – Mevlânâ Celaleddin Rumi
Barış, insanlığın en asil idealidir. – Aristoteles
Barış, insan kalbinin en derin özlemidir. – Woodrow Wilson
Barış, düşmanlarımızı dost kılmakla mümkündür. – Martin Luther King Jr.
Barış, aklın ve sevginin eseridir. – Platon
Gerçek barış, özgürlük olmadan var olamaz. – Dalai Lama
Barış, insanın en büyük zenginliğidir. – Hz. Muhammed (sav)
Barış, cesaretin en yüksek biçimidir. – Mahatma Gandhi
Barış, geleceğe bırakılacak en değerli mirastır. – Nelson Mandela
Barış, insanlığın kendine karşı şefkatidir. – Albert Schweitzer
Barış, düşüncede başlar. – Leo Tolstoy
Barış, insanın insanla uyumudur. – Konfüçyüs