Sustainable Goals 11

SKA 11. Hedef: Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar İçin Yol Haritası

Dünya tarihine baktığımızda, 18. yüzyıl sonunda Sanayi Devrimi’yle beraber “hız” ve “büyüklük” algısının hâkim olduğunu görürüz. Bu algı, insanoğlunun doyumsuzluğunu ve aceleciliğini gün geçtikçe ortaya çıkarmış ve insanlığı mutlu etmemiştir. Çünkü insanoğlunun bu hız ve büyüklük dalgasını yönetmesi mümkün olamamış, tam tersine tüm yaşam alanına sızmış, sağlığımızdan eğitim durumumuza, yaşam koşullarımızdan tüketimimize kadar etkili olmuştur. Bu durum çağımızın en büyük değeri kabul edilebilecek “yavaşlık ve yaratıcılık” arayışlarına sebep olmuştur.

Yavaşlık ve yaratıcılık sayesinde yeni keşifler ortaya çıkmakta, sağlıklı ve uzun süreli paylaşımlar makbul olmaktadır. Böylelikle iyi, temiz ve bilinçli bir birey olma hususunda farkındalık oluşturulmakta, sonucunda kalkınma ortaya çıkmakta, mevcut yaratıcılığın devamı için sürdürülebilir kaynaklara ihtiyaç duyulmaktadır. Sürdürülebilir kaynaklara ihtiyaç, kentlerin ve insanoğlunun geleceğini, kimliğini ve doğasını koruması konusunda yol haritası çizmektedir.

Yol haritası sağlık, iklim, eğitim, üretim, istihdam ve yaşam alanları konularını içermektedir. Bu süreç yeni fikirlere ortam sunmaya ve bilinç uyandırmaya başlamıştır. 2015 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Zirvesi’nde 193 ülkenin bir araya gelerek imzaladığı 17 hedef (amaç) ve 169 hedeften oluşan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları bunun en büyük kanıtıdır. Zirvede bir araya gelen ülkeler 2030 yılına kadar dünyada yoksulluğun tüm boyutlarıyla ortadan kaldırılması ve insanlığın ortak refahının sağlanmasını kabul etmişlerdir. Deklare edilen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, yoksulluğun sona erdirilmesi, çevrenin korunması, iklim krizine karşı önlem alınması, refahın adil paylaşımı ve barışın sağlanması için küresel bir eylem planıdır. Nihai amaç, şehirlerin ve insan yerleşimlerinin kapsayıcı, güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir kılınmasıdır. Çünkü önümüzdeki 10 yıl içinde şehirlerin büyümesi yüzde 95 oranında olacak, insanların yarısı şehirlerde yaşayacak, şehirde yaşayanların önemli kısmı gecekondularda oturacak, şehirde kullanılan enerji ihtiyacı yükselecek, çevre kirliliği, karbon salınımı artacak. Bu durumda insanlığın karşı karşıya olduğu yoksulluk, iklim değişikliği, sağlık hizmetleri, eğitim gibi önemli sorunlara şehirlerde çare bulunması gerekecektir.

Açlık, yoksulluk, toplumsal cinsiyet, iklim, sağlıklı tüketim ve üretim, temiz su kaynakları, istihdam, eğitim ve refahın içerisinde bulunduğu toplam 17 evrensel hedef bütünlüklü bir yeni alternatifi beraberinde getirmektedir. 17 ana hedefin bu çalışmanın konusu olan 11. maddesi konutlara, temel hizmetlere, ulaşım hizmetlerine ve yeşil alanlara erişimi sağlamayı hedeflemektedir. Hedef 11, ayrıca kapsayıcı ve sürdürülebilir şehirleşme ve şehirlerin çevresel etkilerini azaltma çağrısı da yapmaktadır. Dahası, şehir, şehir çevresi ve kırsal bölgeler arasında yapıcı ekonomik, toplumsal ve çevresel bağlar kurulmasını teşvik etmektedir.

(11.1. 2030’a kadar herkesin yeterli, güvenli ve uygun fiyatlı konutlara ve temel hizmetlere erişiminin sağlanması ve gecekondu mahallelerinin iyileştirilmesi.

11.1.1. Gecekondu, gayri resmi yerleşim yerleri veya yetersiz konutlarda yaşayan kent nüfusunun oranı.

11.2. 2030’a kadar özellikle kırılgan durumda olan insanların, kadınların, çocukların, engellilerin ve yaşlıların ihtiyaçlarına özel önem gösterilerek, yol güvenliğinin geliştirilmesi, özellikle toplu taşıma sisteminin geliştirilmesiyle herkesin güvenli, uygun fiyatlı, erişilebilir ve sürdürülebilir ulaşım sistemlerine erişiminin sağlanması.

11.2.1. Cinsiyet, yaş ve engelli kişilere göre, toplu taşıma araçlarına kolay erişimi olan nüfusun oranı.

11.3. 2030’a kadar bütün ülkelerde kapsayıcı ve sürdürülebilir kentleşmenin geliştirilmesi ve katılımcı, entegre ve sürdürülebilir insan yerleşimlerinin planlanması ve yönetilmesi için kapasitenin güçlendirilmesi.

11.3.1. (Yerleşim amaçlı) Arazi tüketim oranının nüfus artış hızına oranı.

11.3.2. Düzenli ve demokratik işleyen kentsel planlama ve kent yönetimine, sivil toplumun doğrudan katılım mekanizması bulunan şehirlerin oranı.

11.4. Dünyanın kültürel ve doğal mirasının korunması ve gözetilmesi çabalarının artırılması.

11.4.1. Mirasın türüne göre (kültürel, doğal, karışık ve Dünya Miras Merkezi seçilmesi), hükümetin seviyesine (ulusal, bölgesel ve yerel/belediye), harcama tipine göre (işletme harcamaları/yatırım) ve özel fon tipine göre (bağışlar, özel ve kar amacı gütmeyen sektör ve sponsorluk) tüm kültürel ve doğal mirasın korunması ve muhafazası, korumada kişi başına yapılan toplam harcama (kamu ve özel).

11.5. 2030’a kadar yoksulların ve kırılgan durumdaki insanların korunması temel alınarak suyla ilgili afetleri de kapsayan afetler nedeniyle küresel gayri safi yurt içi hasılayla ilgili doğrudan ekonomik kayıpların önemli oranda düşürülmesi ve ölümlerin ve etkilenen insan sayısının önemli ölçüde azaltılması.

11.5.1. 100.000 kişi başına afetlerden etkilenen, kaybolan ve ölen kişi sayısı.

11.5.2. Afetin kritik altyapının hasar görmesi ve temel hizmetlerin bozulmasına verdiği zararı kapsayan doğrudan ekonomik kayıpların küresel GSYH’ye oranı.

11.6. 2030’a kadar hava kalitesine ve belediye atık yönetimi ve diğer atık yönetimlerine özel önem göstererek kentlerin kişi başına düşen olumsuz çevresel etkilerinin azaltılması.

11.6.1. Düzenli olarak toplanan ve uygun nihai bertaraf edilebilen kentsel katı atıkların toplam kentsel katı atıklara (şehir bazında) oranı.

11.6.2. Şehirlerdeki (nüfusa göre ağırlıklı) ince partikül maddelerin (örneğin PM2.5 ve PM10) yıllık ortalama seviyeleri.

11.7. 2030’a kadar özellikle kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engellilerin güvenli, kapsayıcı ve erişilebilir yeşil alanlara ve kamu alanlarına evrensel erişimlerinin güvence altına alınması.

11.7.1. Cinsiyet, yaş ve engelli kişilere göre kamu kullanımına tamamen açık, yapılaşmış alanların şehirlerdeki ortalama payı.

11.7.2. Cinsiyet, yaş, engellilik durumu ve olay yerine göre, son 12 ay içinde fiziksel ya da cinsel taciz mağduru kişilerin oranı.

11.a. Ulusal ve bölgesel kalkınma planlamasını güçlendirerek kentsel, kent çevresindeki ve kırsal alanlar arasındaki olumlu ekonomik, sosyal ve çevresel bağlantıların desteklenmesi.

11.a.1. Şehirlerin büyüklüğü kırılımına göre nüfus projeksiyonları ve kaynak ihtiyaçlarını entegre eden kentsel ve bölgesel kalkınma planlarının uygulandığı şehirlerde yaşayan nüfusun oranı.

11.b. 2020’ye kadar kapsamaya, kaynak etkinliğine, iklim değişikliğine uyuma ve afetlere karşı dayanıklılığa yönelik entegre politikaları ve planları benimseyen ve uygulayan şehirlerin ve insan yerleşimlerinin sayısının önemli ölçüde artırılması ve Sendai Afet Riskini Azaltma Çerçeve Eylem Planı 2015-2030 doğrultusunda bütüncül bir afet risk yönetiminin her düzeyde geliştirilmesi ve uygulanması.

11.b.1. Sendai Afet Risk Azaltma Çerçevesi 2015-2030 doğrultusunda yerel afet risk azaltma stratejilerini benimseyen ve uygulayan yerel yönetimlerin oranı.

11.b.2. Ulusal ve yerel düzeyde afet risk azaltma stratejilerine sahip ülke sayısı.

11.c. En az gelişmiş ülkelerin finansal ve teknik yardım aracılığıyla yerel malzemeler kullanarak sürdürülebilir ve dayanıklı binalar inşa etmelerinin desteklenmesi.

11.c.1. En az gelişmiş ülkelerde, yerel malzemeler kullanılarak inşa edilen ve tadilat yapılan dayanıklı, sürdürülebilir ve kaynak etkin binalara tahsis edilen finansal yardım oranı.)

Ve 169 alt hedefi içeren SKH ve kalkınmanın üç temel ayağını ele almaktadır: ekonomik, sosyal ve çevresel. Tüm bu ayakları birbirine bağlı ve ayrılmaz şekilde ele alan ve aralarında bir denge kurmaya amaçlayan bu hedefler tam da bu sebeple az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere sorumluluk ve yükümlülükler getirdiği kadar gelişmiş ülkelere de sorumluluk ve yükümlülük getirmektedir. Şehirler, dünya topraklarının %3’ünü oluştururken, enerji tüketiminin %60-80’ine ve karbon salınımlarının %75’ine sebep olmaktadır. 2030 yılında dünya nüfusunun yaklaşık %60’ının şehirlerde yaşayacak ve bu kaynak ve enerji tüketiminde verimlilik ve yeniliğe olan ihtiyacı daha da artıracaktır. Mevcut koşullarda toplam nüfusun %50’sinin şehirlerde yaşadığı ve bu oranın 2030 yılında %60’a çıkacağı öngörülen dünyamızda metropol alanlarının sürdürülebilirliği ve dayanıklılığı özel sektörün faaliyet gösterebilmesi açısından önemlidir. Metropol alanlarının en önemli aktörlerinden çalışan kesimin çalışanların makul fiyatlarda konaklamaya, sağlam altyapı ve yeşil alanlara erişmeye ihtiyacı vardır. Şehirlerin yaşanabilir olması, ağır hava şartlarına ve doğal afetlere karşı dayanıklı olması gerekmektedir.

En büyük role sahip yerel yönetimler ise mevcut hedefleri bünyesine katan çalışmalar hayata geçirmekte, ortaya çıkan sonuç doğrultusunda raporlamalar yapmaktadır. Mevcut sonuçlar ise yerel yönetimlerin dokunabildiği her alanı (sağlık, iklim, eğitim, üretim, istihdam ve yaşam alanları) dengeleyebilme imkânı sunmakta ve kontrol mekanizmasını güçlendirebilmektedir. Yerel yönetimlerin büyük role sahip olduğu mücadelede Cittaslow (Sakin Şehir) hareketi bu başarının en büyük örneğini ve yapı taşını oluşturmakta, “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”ni bünyesinde taşıyabilmektedir. Çünkü kente bir yerel kalkınma modeli sunmaktadır. Kendi farklılığının farkında olan kentlerin gelişimi ve ilerlemesi, çevreye ve doğaya saygılı kalmalarıyla mümkündür. Sürdürülebilirliği ve kalkınmayı benimseyen kentler ise doğasını, tarihsel kimliğini, yerel lezzetlerini, kültürlerini korudukları sürece bu kimlikle uyumlu olabilmektedirler. Türkiye’nin ilk Cittaslow üyesi olan Seferihisar’da bu kapsamda örnek çalışmalara imza atılmıştır.

Şehirlerin karşı karşıya olduğu en acil sorunların başında enerji ihtiyacı gelmektedir. Çevre kirliliği, karbon salınımı, plansız inşaatların sonuçlarından ve doğal afetlerden nüfus yoğunluğu sebebiyle daha çok etkilenen şehirlerin yaşayan halkının yaşam kalitesi doğal olarak kalmayacaktır. Bu hedef çerçevesinde yaşam alanlarını ilgilendiren bazı kriterler mevcuttur: Güvenli ve erişilebilir konutlar sağlama, gecekonduların dönüştürülmesi, toplu taşımacılık yatırımları, kamuya açık yeşil alanlar oluşturma, düzenli kentsel planlama, katılımcı ve kapsayıcı kentsel yönetim, kentlerdeki olumsuz çevre etkilerinin azaltılması, kültürel ve doğal mirasın korunması gibi. Bu kriterler sürdürülebilir kalkınmanın geleceğe doğru uzanan bir şekilde şehir ve toplulukların inşa edilmesi ile olan yakın ilişkisini ortaya koymaktadır. Sürdürülebilir şehir ve topluluklar için neler yapılabilir? Ulaşım sektöründeki karbondioksit emisyonların büyük çoğunluğu kara yolu ulaşımından kaynaklandığından, elektrikli araçlar için şarj istasyonlarının yaygınlaşması ile fosil yakıt kullanımının azaltılması ve dolaylı olarak çevrenin korunmasını sağlayacaktır. Şarj istasyonlarının yaygınlaşması elektrikli araçların daha rahat ve pratik bir şekilde kullanılmasına yol açacak, hava kirliliği ve karbon emisyonu azalacak, diğer yandan metro veya otobüs gibi toplu taşıma imkanlarının yaygınlaşması fosil yakıt kullanımını büyük oranda azaltmakta, toplu taşımaya ek olarak diğer araçsız ulaşım yöntemlerinin kolaylaştırılması ile (örneğin bisiklet yolunun oluşturulması) şehirlerin ve toplulukların zamana karşı dayanıklılığı artacak ve bu sayede sürdürülebilir şehirler ve toplulukların inşa edilmesi kolaylaşacaktır.

Üzerinde durulması gereken en önemli unsurlardan biri de kamuya açık yeşil alanlardır. Kamuya açık yeşil alanlar, sanılanın aksine sadece görsel olarak değerli bir özellik değildir. Bireylerin kolayca ulaşabildiği alanların varlığı şehirlerin sürdürülebilir bir tasarıma sahip olduğunu gösterir. Parklar, bahçeler, ormanlar ve oyun alanları şehir hayatının kalitesini yükseltecek faydalar sağlar. Bu alanlara erişimin de toplumun her kesimine açık olması ile sürdürülebilir şehirler ve topluluklar için gerekli olan kapsayıcılık da sağlanmış olur.

Diğer yandan atık yönetiminin geliştirilmesi ile kaynakların daha sorumlu kullanılması sağlanmalıdır. Azalt-Yeniden Kullan-Geri Dönüştür yöntemi ile bilinçli hammadde kullanımı ile ürün ve bileşenlerin tekrar değerlendirilmesini ifade eden döngüsel üretim ve tüketim modeli benimsenerek, başarılı bir atık yönetiminin temeli oluşturulabilir. Ülkemizde bu konuda başarılı girişimler bulunmaktadır. (Örneğin Sürdürülebilir Tarım ile Kırsalda Kadın Liderler: Keten Döngüsü Projesini hayata geçiren Döngü Kooperatifi / İZMİR) Bunun gibi girişimcilerin, AR-GE’lerin sürdürülebilir şehirlerin ve toplulukların atık yönetimi, döngüsel üretim, tarım, tüketim alanlarında yenilikçi olması gerekmektedir.

Şehir ve topluluklar büyüdükçe ilgili nüfusun temel besin ihtiyaçları da artmaktadır. Bu doğrultuda sürdürülebilirliğin sağlanması için ihtiyaçların sürekli ve verimli bir şekilde karşılanabilmesi gerekir. Kentsel tarım bu ihtiyaca pratik bir çözüm sunmaktadır. Aynı zamanda yerel ekonomide hareketlilik oluşmasını da destekler. Gıda sektöründeki tedarik zincirini ve bu zincir boyunca meydana gelen çevresel etkinin, ürünlerin karbon ayak izini artırdığını unutmamak gerekir. Bu da demek oluyor ki, tedarik zinciri kısaldıkça karbon ayak izi de azalır. Kentsel tarım sayesinde yerel ürünlere taze ve çevresel etki en aza indirgenmiş bir şekilde ulaşılabilir.

Buraya kadar bahsedilen sorunların çözümü için neler yapılabilir? Yerel yönetimler ve özel yatırımcılar inşa ettikleri binaların çevresel etkilerini ve coğrafi konumlarını doğru bir şekilde değerlendirmeli, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme hakkında hassas olmalı, toplu taşıma, esnek çalışma saatleri sağlayarak iş trafiği üzerindeki baskıyı azaltmalı, kirlilik azaltma hedefi koymalı, yeni sosyo-ekonomik fırsatlar yaratmak amacıyla kentsel ve kırsal ulaşım bağlantılarının geliştirilmesine yardımcı olacak ulusal ve bölgesel planlayıcılarla iş birliği yapmalı, aydınlatma, havalandırma, ısıtma ve soğutma dahil ev ve ofislerin enerji verimliliğini artıran ürünler geliştirmeli, tedarik zinciri dahilindeki şehirlerde sürdürülebilir altyapı ve ulaşım sistemleri kurmalı ve böylece istihdamı ve çalışanların verimliliğini artırmak için sektörler arası ortaklıklar kurmalı.

Bir diğer alternatif çözüm yolu da UN Global Compact Şehirler Programı girişimine katılarak fırsatları keşfetmek olabilir. UN Global Compact Şehirler Programı (Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi) tüm dünyada sürdürülebilir, ortak bir küresel kalkınma kültürünü yaymak üzere, şirketleri sürdürülebilir ve sosyal sorumluluklarına uygun uygulamalar geliştirmeye teşvik eden, bağlayıcılığı olmayan bir Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ve bu sözleşmenin imzacılarını kapsayan bir oluşumdur. 2021 itibariyle sözleşmenin 160’ın üzerinde ülkede 9500’ün üzerinde şirket ve 3000’in üzerinde şirket dışı imzalayıcısı bulunmaktadır. Dünyadaki en yaygın gönüllü sorumluluk projesi kabul edilir.

Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin öncülüğünü Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) yapar ve 10 temel ilke insan hakları, işçi hakları, çevre ve yolsuzlukla mücadele olmak üzere 4 başlık altında toplanır. Dış paydaşlardan biri olarak devlet, kontrolü altında yürütülen ekonomik çevresel ve sosyal bir takım faaliyetlerden nispeten uzaklaşmakta ve bu noktada ortaya çıkan boşluk işletmeler ve STK’lar tarafından doldurulmaktadır. Devletlerin yanı sıra bu sorunlarla baş edebilecek beşeri ve ekonomik kaynaklara sahip işletmeler ve STK’lar bu rolü devletle paylaşmaktadır. Sosyal bir aktör olarak STK’lar, çıkar ve baskı grupları olup gerçekleştirdikleri pek çok faaliyette kamu kesiminin yer almadığı alanları doldurabilmektedir. Gerek işletmeler gerekse STK’lar söz konusu faaliyetlerle ilgili olarak artan bir iş birliği içindedir. Kaynaklar üzerinde kamu kesiminin payı hala geniş ölçüde olmakla beraber, liberal iktisadi yapının giderek yerleşmesiyle birlikte işletmelerin ve STK’ların ağırlığı giderek artmıştır. Öyle ki özellikle küresel çapta faaliyet gösteren işletmeler dünyanın birçok yerinde insanların yaşamını etkileyebilmektedir.

Söze başlarken bahsettiğimiz ‘Yol Haritası’; oldukça uzun ve ayrıntılı bir çalışmayı içermektedir. Yolun vardığı yer yeşil, temiz, sağlıklı, akıllı yaşam alanları olacaktır.

Diğer Yazılarımız…