İklim Değişikliği ile Mücadelede Yeşil Ekonominin Rolü
İklim değişikliği; sıcaklık ve hava modellerindeki uzun vadeli değişimleri ifade eder. Bu değişimler doğal sebeplerle de gerçekleşmektedir. Doğal yolların yanı sıra, sera gazlarının atmosferdeki oranları antropjenik, bir başka deyişle insan kaynaklı eylemlerle de artış göstermektedir. Sanayii devrimi sonrasında karbondioksit oranı %40’lık artış göstermiştir. İnsan faaliyetleri de iklim değişikliğinin ana itici gücü olmuştur. Bunun başlıca nedeni, ısıyı hapseden gazlar üreten fosil yakıtların (kömür, petrol ve gaz gibi) yakılmasıdır. Fosil yakıtlar, arazi kullanımı, endüstriyel ve tarımsal faaliyetler ve ormansızlaşmanın bir sonucu olarak atmosferdeki sera gazlarının miktar ve yoğunluğu artış göstermekte ve bu durum iklim değişikliğine yol açmaktadır.
İklim değişikliğinin en önemli ve bilinen örnekleri; kutup bölgelerinde sıcaklık artışına bağlı olarak buzulların erimesi, deniz suyu seviyesinin yükselmesi, taşkınlar, kıyı kesimlerde toprak kaybı, temiz su kaynaklarının denize karışması, aşırı buharlaşma ve kuraklığa bağlı olarak yangınlar, göl ve ırmak sularının azalması, bitki ve hayvan türlerinin yok olması ya da azalmasıdır.
İklim değişikliğini etkileyen önemli faktörlerden biri olan karbon salınımı tehlikesine karşı üç tedbirden bahsedilmektedir:
- Karbon vergisi toplanması,
- Emisyon azaltımı politikası,
- Yenilenebilir enerji kullanımı.
İklim krizi ile mücadelede birçok farklı eylem planı ile başarıya ulaşmak mümkündür. Hükümetler arası iklim değişikliği panelinde (IPCC) ‘Climate Change 2022” raporunda iklim değişikliğinin ana nedeninin beşeri faktörler sonucu fosil yakıt tüketiminin artması ve oluşan sera gazı emisyonlarındaki artış olduğunu ortaya koydu. Fosil yakıtlar, doğalgaz ve kömür türevlerinden oluşan enerji türleridir. Fosil yakıtların yakılması, atmosferdeki karbondioksit oranının artmasındaki en büyük etkendir. Endüstriyel tarım ve hayvancılık, fosil yakıtlardan sonra insan kaynaklı sera gazı emisyonların salınımında 2. Sıradadır ve bu dünya üzerindeki tüm ulaşım araçlarının yaktığı yakıttan kaynaklanan emisyonlara eşdeğer orandır. İlgili sanayii alanları kullandıkları enerji kaynağının değiştirilmesi, ortaya çıkardıkları atıkların yeniden dönüştürülmesi karbon ayak izinin azaltılması üzerine çalışmalar yapmaya ve sürdürülebilirlik çatısı altında çalışan şirketleri kurmaya başlamıştır
İşte bu noktada Yeşil ve sürdürülebilir tarım, temiz enerji, çevreye saygılı üretim döngülerini içeren bir eylem planı olan Avrupa Yeşil Mutabakatı önem kazanmaktadır.
Karbon emisyonlarını azaltmak ve enerji sektörünün karbondan arındırılmasını sağlamak, enerji verimliliği ve yenilebilir enerji önemlidir. Karbon emisyonlarını azaltmanın en kolay yolu enerji verimliliğinden geçmektedir. Dünya nüfusunun karşılaştığı en büyük zorluklardan biri olan küresel ısınmayı yavaşlatmanın tek yolu sera gazı emisyonlarını azaltmaktır. Bu nedenle karbondioksit emisyonlarının kontrolü ve önlenmesine yönelik başarılı politikaların geliştirilmesi yönünde artan bir baskı bulunmaktadır.
Yeşil Ekonomi; Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim süreçlerini, kaynak tüketimini, atık oluşumunu ve emisyonları azaltmak için üretim süreçlerini ve tüketim uygulamalarını iyileştirmeyi amaçlar. Kaynak Verimliliği, kaynakların topluma değer sunmak için kullanılma yollarını ifade eder ve ürün veya hizmet birimi başına ihtiyaç duyulan kaynak istihdam ve gelirdeki büyümeye, karbon emisyonlarının ve kirliliğin azaltılmasına, enerji ve kaynak verimliliğinin arttırılmasına ve biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetlerinin kaybının önlenmesine, miktarını ve üretilen emisyonları ve atık miktarını azaltmayı amaçlar.
Yeşil Ekonominin, hedeflenen kamu harcamaları, politika reformları ve vergilendirme ve düzenlemelerdeki değişiklikler yoluyla etkinleştirilmesi ve desteklenmesi gerekmektedir. BM Çevre, doğal sermayeyi kritik bir ekonomik varlık ve özellikle geçimleri doğal kaynaklara bağlı olan yoksul insanlar için bir kamu yararı kaynağı olarak anlayan bir kalkınma yolunu desteklemektedir. Yeşil ekonomi kavramı sürdürülebilir kalkınmanın yerini almaz ancak Asya ve Pasifik’te ekonomi, yatırım, sermaye ve altyapı, istihdam ve beceriler ile olumlu sosyal ve çevresel sonuçlara yeni bir odaklanma yaratır. Yeşil Ekonomi ile ilgili mevcut çalışmanın üç ana alanı şunlardır:
1) Bölgesel, alt-bölgesel ve ulusal forumlar aracılığıyla sürdürülebilir ekonomik büyümeye yönelik makroekonomik yaklaşımın savunulması
2) Yeşil finans, teknoloji ve yatırımlara erişime odaklanan Yeşil Ekonomi yaklaşımlarının gösterilmesi
3) Yeşil Ekonomiye geçişi desteklemek için makroekonomik politikaların geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması konusunda ülkelere destek
Böylece Yeşil Ekonomi, yatırımlara, istihdama ve becerilere odaklanan sürdürülebilir ekonomik büyümeye, makroekonomik bir yaklaşım sağlayabilecektir.